Salı, Ekim 24, 2006

Cumartesi Pazarı ve Balkabağı Tatlısı

(Ramazan'da yazdığım ama blogger'da çözmeye çalıştığım upload problemleri nedeniyle bir türlü yükleyemediğim aşağıdaki yazıyı biraz geç de olsa Picasa yardımıyla lodge ediyorum.)


Bu aralar planlamadığım halde hep kabaklı tarifler verdiğimi farkettim. Belki şu aralar tezgahlarda çok çeşitli sebze olmamasından ya da son zamanlarda sebze ağırlıklı yemek yemeğe başladığımızdan...Ama bu seferki başka. Bu balkabağı tatlısı.Kaç haftadır pazara gidememiş, alışverişimi marketlerden yapmak zorunda kalmıştım. Boynu bükük maydonozlar, iyileri seçilip ezikleri kalmış domatesler, kılçıklı fasulyelerden sonra bu hafta Cumartesi Pazarı'na gitmeyi kafama koydum. Yine pek çok şeyi bir güne sığdırmak zorunda olduğumdan pazara da fazla zaman ayıramadım ama taptaze sebzelerden bol bol alacak kadar vaktim oldu.Eşimin ablası közleyip, zeytinyağ sarımsak ve sirke ile marine ettiği kırmızı dolmalık biberlerden ikram etmişti son görüşmemizde. Daha önce hazır kavanozlarda satılanlardan alıyor, salatanın üzerine iri iri doğruyordum. Ancak evde yapılanın tadı kesinlikle bir başka güzel oluyormuş. Pazarda artık dolma yapmak için fazla kart ama közlenmek için ideal olan kırmızı biberlerden görünce almadan edemedim. Domates, köy biberi, salatalık derken torbalar doldu. Son anda gözüm pazarcının ayıkladığı balkabaklarına kaydı. Ne zamandır Küçük Evin Mutfağı’nda tatlı yapmıyordum. Ancak Ramazanda mutfakta tatlı olmazsa bir şeyler eksik kalıyor gibi. Dayanamadım aldım. Eve gelince iyice yıkadım balkabaklarını. İri doğranmış olanları ikiye böldüm. Geniş bir tencereye dizdim. Üzerine kaşıkla bol bol şeker serptim. 1 gece öylece beklettim. Ertesi sabah eriyen şekerle birlikte suyunu salan balkabaklarını çok kısık ateşte ocağa koydum. Hafif hafif hepsi iyice yumuşayana kadar pişirdim. Daha sonra kevgirle borcama çıkardım. Kalan şekerli suya 1-2 kaşık daha şeker ve biraz limon suyu ilave edip ocağın altını açtım. Şekerli suyun rengi koyulmaya başladığında biraz vanilya kattım içine. Altını kapattım. Hafifçe kıvamı artan şurubu kabakların üzerine döktüm. Bol cevizle süsledim. Soğumaya bıraktım.


Balkabağı ve Cadılar Bayramı Better Homes and Gardens'ın bu ayki sayısında Halloween yani Cadılar Bayramı nedeniyle bol bol balkabaklı tariflere yer verilmiş.
Cadılar Bayramı’nın hikayesi ise çok eskiye dayanıyormuş. Bundan 2000 yıl önce Kelt Uygarlığı ‘yeni yılı’, yazın bittiği, karanlığın arttığı, hasatın ve soğuk bir kışın başlangıcı olan 1 Kasım'da kutlarlar, yeni yıldan 1 gece önce (31 Ekim gecesi) ölülerin dünyası ile kendi dünyaları arasındaki sınırların yok olduğuna ve ölülerin hayaletlerinin dünyayı ziyaret ettiklerine inanırlarmış. Hayaletler tarafından farkedilmemek için korkunç maskeler takıp, kılık değiştirmeden evlerinden çıkmazlar, hayaletleri evlerinden uzak tutmak için kapılarının önlerine yiyecek dolu kaplar bırakırlarmış. Cadılar Bayramı'nda balkabaklarını oyarak yapılan ve adına "Jack-O'Lantern" denilen fenerler yapmak yüzyıllardır kutlamaların bir parçası olagelmiş. (Bu da ayrı bir hikaye aslında. )

Balkabağı içerdiği az miktarda kalori ve yağ oranına karşılık bol lifli bir sebze. Aynı zamanda vitamin A, B, potasyum, protein ve demir açısından zengin. Tatlılarda, çorbalarda ve hatta dekorasyonda kullanılıyor.

Posted by Picasa

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home